bugün

entry'ler (10)

çekmeceler

konu çok cesur. oyunculuk ve sahneler de öyle tabii. konunun işlenişi de gayet başarılı. baymıyor ve boşluk yok. müzikler de güzel. yani tek tek ele alınınca her bir detay güzel. Yüzyıllardır toplumsal olarak hep birlikte bastırdığımız, gördüğümüzde görmezden geldiğimiz ya da göz yumduğumuz, yaptığımızda sakladığımız tüm duygu ve olayların bu kadar açık seçik bir anlatımla, oyunculuklarla ve sahnelerle yüzümüze vurulması.

yazgı

hayatla arası iyi olmayanları, bu kötü ve kayıtsız ilişkiyi daha da kötü ve kayıtsız biçimde sürdürme yönünde telkin etmeye aday, tehlikeli bir film yazgı; elbette ki bu bana göre öyle. yazgıyı izlememin ardından dakikalarca, neredeyse şuursuz bir halde yürüdüğümü hatırlıyorum; bu o kadar böyleydi ki, yolda bana seslenen arkadaşımı hiçbir şekilde duymadığımı, onun anlatımıyla sonradan öğrendim, ki kendimi ciddi manada içime kilitlemiş ve ayaklarımdan çok ruhumla, içimde bir yerlerde bu kilit açacak bir mananın peşi sıra yürüyor olduğumu iyi kötü hissettiğimi söyleyebilirim.

masumiyet

aslında hayat merak ederek açtığınız ve arkanızı dönüp kapattığınız kapılardır. başkalarının hikayesine bir kapıyı açarak dahil olursunuz ve bazen kapılar kendiliğinden açılır size de o hikayeyi yaşamak düşer. masumiyet insanın tek başına aldığı seçimleri ve sonuçlarını anlatan hayalin çok uzağında gerçekliğin içinde bir film.

zeki demirkubuz

değinilmeyen pek çok konuyu filmlerinde görüyoruz, hayatın gerçek yönlerini ve acıyla dolu yaşamları dile getiren çok iyi bir yönetmen, izlediğiniz her filminde etkileniyorsunuz, bazen kendinizden bir parça buluyorsunuz bazen de böyle yaşamlar da var mı dediğiniz oluyor, filmlerinde uzun süreler geçse de hatırladığınız sahneler oluyor.

der untergang

nazi denilince aklıma 1. sırada bu şaheser geliyor. Bir biyografi kadar sıkmıyor ve aynı zamanda bir savaş filmi kadar aksiyon sahnesi yok. Tamamen adolf hitler'in kişiliği ön planda ve amerikan propagandasından uzak olduğu gözleniyor. akıcı ve sıkmadan ilerliyor. meraklı gözlerle izliyorsunuz. her insanın izlemesi gerektiği kanaatindeyim.

hitler e suikast

konu aslında iyi ama yanlış işlenmiş aşk üzerinden gitmeseydi keşke bazı yerler harbi sıkıyor. eğer ki daha farklı tarz da çekilseydi daha başarılı bir film olurdu. gelelim hikayeye gerçekten de yaşanmış bir olaydır 13 dakika önce ayrılan hitler ayrılmasaydı ölmüş olacak ve 2. dünya savaşı belki de çıkmayacaktı.

goodfellas

gangsterlerin yaşamlarını ve başlarından geçen olayları anlatan filmlerden bir türlü haz edemeyen biri olarak beğenerek izlediğim bir martin scorsese başyapıtı. scorsesenin after hours ve the king of comedy filmlerinden sonra nasıl bir scorsese filmine ısınabileceğim diye düşünürken scorsesenin asıl başyapıtı olan bu filmi keşfettim. Filmdeki sıkı dostlar olan robert de niro, joe pesci ve ray liotta üçlüsü bir araya gelince harika bir iş çıkarmışlar.

yüzüklerin efendisi

artık böyle filmler çekilmiyor bu filmler gerçek ortamlarda oyunculara makyaj yapılarak çekilirdi. şimdi ise kapalı kapılar ardında stüdyolarda efekt kullanılarak çekiliyor. peter jackson hobbit filminde bunu yaptı ve hobbit filmi bu film kadar güzel olmadı üzülerek söylüyorum ki bir daha böyle filmler göremeyeceğiz. böyle bir film uzun bir süredir gelmedi gelmeyecek. dünyamızdaki bilgi ve hayal ürünü bilgisi o kadar hızlı gelişmiyor çünkü.

saving private ryan

tam şu günlerde yapılacak en mantıklı şey bu filmi tekrar izlemekti ve bende izledim.
bazı filmler hakkında konuşulmaz çünkü filmin kendisi konuşuyordur o yüzden kısa keseceğim.
bu filmi ilk kez izlemiştim tabii o zaman küçüktüm, çıkarma sahnesi dışında aklımda pek bir şey kalmamış tekrar izledim ve hiçbir sahnesini unutmayacağıma kesinlikle eminim.

the pianist

ilk çıktığı yıllarda izlemiştim seyirciyi etkileyen bir film olduğu gerçek. schindlerin listesinden sonra ikinci dünya savaşındaki yahudi soykırımını anlatan en iyi film. ayrıca the pianist filminin yönetmeni olan roman polanski'nin de yolunun esir kampından geçmesi, o zor zamanları çocuk yaşta yaşaması filmi bu kadar etkileyici kılan nedenlerden biri bana kalırsa.